Türkiye’nin çok partili hayata
geçtiği günden buyana yapılan genel seçimlere baktığımız zaman sağ olarak
nitelendirilen Milliyetçi Muhafazakar oyların ortalaması %58 ile %65
aralığındadır. Sol oyların ortalaması ise %28 ile %39 aralığında olduğu
görülmektedir.
Türkiye siyasi hayatında sağ
oylar örneğin 1991 , 1995, ve 7 Haziran 2015
seçimlerinde olduğu gibi iki, üç, dört hatta beş partiye dağılıp
koalisyon hükümeti zorunluluğu oluşurken 1950-1983-1987-2002-2007-2011- 1 Kasım
2015 seçimlerinde olduğu gibi çoğunluğu tek partide toplanarak tek başına iktidar ile yönetimi de sağlamıştır.
Sonuç olarak Türk siyasi
tarihinde sağ görüşlü Milliyetçi
Muhafazakar seçmenin her zaman ortalama %60 – 65 gibi bir çoğunluğu gerek tek
partide gerekse birden fazla partide ağırlığını hissettirdiği, Sol görüşlü seçmenin ise %28 ile 35 gibi bir oy
ortalaması olduğu , geriye dönük seçim sonuçları incelendiğinde açık olarak
görülmektedir.
Türkiye’de uygulanan mevcut seçim
sistemi ve mevcut Parlementer sistem ile ne sağ oyların ne de sol oyların
ülkede siyasi ve ekonomik istikrarın
sürekliliğini sağlayamadığı siyasi tarihimize baktığımızda ortaya çıkmaktadır. Gerçekten
de 1950 seçimlerinde tek başına iktidara gelen Demokrat partiden sonra 1960
askeri darbesi gerçekleşmiş daha sonra ülke siyasi krizler ile uğraşmış, 1970
li yıllarda koalisyonlar dönemi devam etmiş sonucunda ülke siyasi ve ekonomik bir
kaosa sürüklenmiş ve zaten darbe yapmaya meyilli iç ve dıştaki statüko bunu fırsat bilerek 12
Eylül 1980 darbesini gerçekleştirmiştir.
Darbe sonrası yapılan 1983
seçimlerinde Turgut Özal’ın ANAP’ı % 45 gibi bir rakamla tek başına iktidar
olmuş bu durum 1987 seçimlerinde devam etmiş ancak 1991 seçimlerinde %67 oranındaki sağ oylar DYP(%27),
ANAP(%24) ve Refah Partisi (%16)
arasında üçe bölünmüştür. Bu seçimde %37
oranındaki sol oylar ise SHP(%20)
DSP(%16) arasında ikiye bölündüğü görülmektedir. 1991 seçimlerinden sonra 2002
ye kadar olan 1995 ve 1999 seçimleri
ülkeyi sağ ve sol oyların birden çok partiye bölündüğü , sonucunda kısa
süreli koalisyon hükümetlerinin
kurulduğu ve 28 Şubat darbesinin yaşandığı , ekonomik krizlerin birbirini
izlediği sıkıntılı bir döneme sokmuş ve en vurucu ekonomik kriz olan 2001 krizi
ise bu dönemin son krizi olmuştur.
2002 yılında 2001 ekonomik
krizinin etkisi altındaki ülke genel seçimleri yapmış ve AK PARTİ’ ye tek
başına hükümeti kuracak çoğunluğu vermiştir. Bu dönemden sonra tek başına AK PARTİ hükümetleri her seçimde oyunu
artırarak göreve devam etmiş siyasi ve ekonomik istikrar sağlanmıştır. Ancak 7
Haziran 2015 seçimleri sonucunda AK
PARTİ % 41 oy almasına rağmen bir kısım medya tarafından şişirilen HDP’ nin
barajı aşması ile ülke tekrar koalisyon kabusunu yaşamıştır. Ancak koalisyon
görüşmeleri sonuçsuz kalmış, bu arada ülkede Pkk terörünün baş göstermesi çözüm
sürecinin bozulmasına bunun sonucunda da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
Çözüm sürecinin buzdolabına kaldırıldığını terör tamamen bitinceye kadar terörle
mücadele edileceğini ,ve 1 kasım 2015 tarihinde yeniden seçime gidilme kararı
aldığını açıklamıştır.1 Kasım seçim sonuçlarında AK PARTİ %49.5 ile Tek başına
iktidarı yakalamış, CHP%25 , MHP %11 ve HDP ise %10.7 oy almıştır. Yani Türk
siyasi tarihindeki sağ ve sol oy oranlarında gelenek bozulmamış sağ oylar (AK
PARTİ- MHP) % 60.5 sol oylar (CHP –HDP) ise %35 ile temsil hakkı kazanmıştır.
Evet yukarıda Türkiye Siyasi
tarihinde yapılan seçimlerin genel bir değerlendirmesini yaptık . Bu
değerlendirme sonucunda Türkiye’nin Milliyetçi Muhafazakar seçmeninin TBMM’deki
temsilinin ister koalisyon olsun isterse
tek başına olsun ortalama aldığı oy %58 -%65 arasındaki oranlara tekamül ettiği
, sol oyların ise %28 ile %35 arasında
kaldığı açıktır. Yani Çok Partili hayata
geçildikten sonra Merhum Adnan Menderes iktidarından buyana sağ oylar %58-65
bandında, sol oylar ise %28-35 bandında devamlılık göstermiştir.
Türkiye’de yukarda yaptığımız analizlere göre Milliyetçi Muhafazakar yani sağ blokun son 65 yıldan buyana (tek parti
olarak veya birden fazla sağ partilere dağılarak da olsa) %58 -65 lik
potansiyelini kaybetmediği, sol blokun ise %25-35 bandını geçemediği ve
gelecekte de bu tablonun değişmeyeceği düşünüldüğünde Sol siyaset başkanlık sisteminde sağ seçmene eğilmeden sağ seçmeni razı etmeden
iktidar olması mümkün görünmüyor. Sol Siyaset sağ seçmeni hatta Anadolu’daki sol seçmeni ikna etmeye çalıştıklarında yıllardır sol elitler, Anadolu
insanının sırtından sahip oldukları
konforun ellerinden gideceğini de biliyorlar.
Türk Siyasi tarihi ve Başkanlık
sistemi bu şekilde değerlendirildiğinde özellikle sol elitlerinin başkanlık sistemi
tartışmalarına bu açıdan bakıldığında; Başkanlık sisteminin istikrar için ne
kadar gerekli olduğunu , Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a neden saldırdıklarını,
ve başkanlık sistemine neden bu kadar itiraz ettiklerini ve işin içine “kan “ karıştırdıklarını daha iyi anlayabiliyoruz çünkü solun
elitleri yıllarca sağ veya sol görüşüne
bakmadan Üstad Necip Fazıl’ın ifadesi
ile “öz yurdunda garip öz vatanında
parya ettikleri “ Anadolu insanının desteğini alamadan iktidar
olamayacaklarının hatta kendilerine oy veren Anadolu’ daki makul ve milli
vatansever sol seçmeni dahi kaybedeceklerinin farkındalar ve başkanlık sisteminde Anadolu
insanının kendilerini iktidar yapmayacağını, gezi parkı ,Fetö terör örgütü 17 -25 Aralık darbe girişimi gibi , kalkışma ,darbe girişimi ve tahriklerle
rüzgar ektiklerini ve sonucunda kendileri adına siyasi başarısızlık gibi bir fırtına biçeceklerini çok iyi biliyorlar.
Türkiye bugünlere kolay gelmedi.Türkiye bugünkü istikrarlı ve kararlı duruşunu
2023 ve 2071’ e taşıması için sağcısı ve solcusu ile her kesimin, geleceğinin sağlıklı inşa edilmesi ve geleceğe
güvenle bakılabilmesi , için yeni Anayasa ve Başkanlık sistemine geçişin
yapılması gerekiyor .. Görelim Mevla neyler , Neylerse güzel eyler…..
Yorumlar
Yorum Gönder