Ana içeriğe atla

KINAMA! – MURAT YEŞİL




Toplum , İnancına geleneğine, göreneğine yani toplumun genelinin kabul ettiği değerlere aykırı bir hareket yapan bireyi yaptığı hareketin yanlışlığından dolayı kınar. Bu toplumun doğal refleksidir , ve o birey başta olmak üzere bireyin yakın çevresi yapılan yanlışın farkına varıp yanlışı düzeltmenin çaresini arar ve bireyi bu yanlıştan vazgeçiremiyorsa en kötü ihtimalle birey artık o yanlışı açık şekilde yapmamaya çalışır çünkü toplumun kınaması maddi bir cezası olmasa bile psikolojik olarak bir cezadır.
Burada toplumun gelenek görenek , örf adet olarak neyi yanlış neyi doğru kabul ettiği çok önemlidir. Yani toplum gelenek ve görenek olarak neleri kabul ediyor ? Eğer toplum gelenek görenek , örf adet olarak Doğruluk, Dürüstlük, Ahlak, Erdem ve Fazilet gibi değerleri merkezine oturtur ve kınama kurumunu bu güzel hasletleri baz alarak çalıştırırsa o toplum, içinde bugün şikayet ettiğimiz ve kronikleşmiş toplumsal sorunları olmayan ideal bir toplum haline gelir.

Bu durum Bir toplumda kınama kurumunun yani mahalle baskısının topluma faydalı pozitif olan kısmıdır yani toplum Emr-i bi’l ma’rûf ve nehy-i anil münker ( İyiliği emir kötülükten men) görevini tam anlamı ile yerine getiren “emin” bir toplum olur.
Burada Kınama eylemi hata yapan birisinin toplumdan tamamen dışlanması olarak algılanmamalı, sadece hatalı kişinin hatasının farkına varıp yanlış yoldan dönmesi için yapılan bir uyarma olarak düşünülmelidir. En azından toplum bu kınama alışkanlığını kişi yanlıştan dönünce kişi üzerinden kaldırmalıdır.
Şimdi Kınama kurumunun negatif yani toplumu kötülüklere ve bunalımlara sürükleyen kısmından bahsedelim;
Bir toplum kendisi için kınama kriteri olarak doğruluk dürüstlük , erdem ve fazilet yerine menfaat , kişisel çıkarlar ve “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın “veya “bana ne “gibi olgular üzerine kurar ve dürüst ama zayıf olan bireyi hor görür , erdemli ve faziletli bireyi enayi olarak değerlendirir , ahlaklıyı kınayıp ta , haksız olan , erdem ve faziletten yoksun ancak maddi olarak güçlü olanı takdir ederse bu toplum da doğruluk, dürüstlük, erdem ve fazilet geçerli akçe olmaktan çıkar , toplum doğru , erdemli ve faziletli insanların Necip Fazılın dediği gibi “öz yurdunda garip öz vatanında parya” haline geldikleri huzurun olmadığı bir toplum haline gelir. İşte bu toplumdaki Kınama kurumunun , toplumu çürümeye götüren negatif kısmıdır .
İşte böyle doğru, dürüst, erdemli ve faziletli insanı değilde, haksız olan , erdem ve faziletten yoksun ancak maddi olarak güçlü olanı takdir eden bir toplumda doğru , dürüst , erdemli ve faziletli olan insanlar Yaratıcımız , Yöneticimiz Allah’ın Kuran’ı Kerim’de Maide suresi 54. Ayetinde buyurduğu gibi “Kınayanın Kınamasından korkmadan yaşayabilirse ” hem bu dünyada hem de ahret de ” yaşanmaya değer hayatı” kazanırlar . Efendimiz Mekke’de insanları İslam’a davet ettiğinde Sahabeler Müşriklerin kınamasından korkmadılar , sonuç olarak Efendimizin (S.A.V.) ‘ın Gökteki yıldızlar dediği mertebeye yükseldiler.
Biz Müslüman doğmuş Müslüman olarak yaşamaya devam ederken Televizyon, internet gibi dünyayı evimize taşıyan teknolojik aletler hayatımıza girdi.Biz ne yazık ki bunların faydalı yönlerini değil de hep İnancımıza aykırı yönlerini hayatımıza uyguladık . Artık yaşam tarzının geleneğinin örf adet ve inancının bizimkilere zıt olduğunu bildiğimiz Avrupa şu an bu Televizyon ile internet ile bizim inanç , gelenek , görenek ve adetlerimizi , kültürümüzü Kınama kriteri olmaktan çıkarıp kendi sapkın inanç , gelenek , görenek , adetlerini ve kültürünü kınama kriteri olarak yerleştirmeye çalışıyor. Bu durum ise toplumumuzda düğünümüzden , cenazemize kadar İslami olarak süregelmiş örf adet ve kültürümüzü temelinden sarsarak bizi Müslüman olan ama Müslümanlığı yaşamayan Rahmetli Ömer Lütfi Mete’nin tespit ettiği gibi “ Aşksız Zevksiz Allah’ sız Müslümanlık” anlayışına sahip bir toplum haline getiriyor.
Örnek vermek gerekirse eskiden Ramazan da oruç tutmayanlar gerek saygısından gerekse toplumun kınamasından çekinip gizli olarak yiyip içerken ve açık yiyip içen kınanırken günümüzde güya özgürlük bahanesi ile sokakta açık açık yemeğini yiyip sigarasını tüttürüp birde herkes görsün diye sosyal ortamda paylaşır hale gelmediler mi,
Eskiden Ramazanlarda şehirlerdeki lokantalar kapalı iken şimdi açık açık yemeklerini sergiliyorlar , Eskiden ilçemizde Allah’ ın emri Peygamberin kavli ile nişanlanan gençlerimizin Nişan törenleri sadece bayanların olduğu törenlerle yapılırken şimdi erkek kadın karışık şekilde dansların yapıldığı pastaların kesildiği sözde “modern “ törenler haline geldi , Allah’ ın emri Peygamberin kavli ile nişanladığımız gençlerimizin nişanlılık döneminde yılbaşı günleri oğlan evi kız evine tıpkı hristiyanlar gibi hindi kesip yılbaşı hediyeleri götürmüyor mu halbu ki bizim inancımızda, geleneğimizde , gençlerimizi Allah’ ın emri Peygamberin kavli ile istemiyor muyuz peki niye Allah’ ın Emri Peygamberin kavli ile yuva kurmak için başlattığımız nişan ve düğün törenlerimizi Allah’ ın Emrine ve Peygamberin Sünnetine uygun değil de Avrupa’ nın veya gayri Müslimlerin sapkın adetlerine göre yapıyoruz ve daha trajiği niye bu taklitçiliğin yanlış olduğunu İnancımıza ters olduğunu söyleyen insanlara da gerici muamelesi yapıyoruz .

Biz Müslüman bir toplum olarak şundan eminiz ki dinimiz İslam bize Doğruluğu , Dürüstlüğü , erdemli ve faziletli olmayı emreder . Kaldı ki Cumhurbaşkanımız geçtiğimiz yıllarda Dindar Gençlik istiyoruz dedi. Böyle demesinin altında yatan Doğruluğu , Dürüstlüğü , erdem ve faziletli olmayı şiar edinen gençliğin ancak Dindar bir gençlik ile mümkün olacağı gerçeğidir.

O zaman ideal ve huzurlu , herkesin kendisini güvende hissettiği bir toplum olmak için toplumun kınadığı ve ayıpladığı tüm eylemlerin İslamiyet’in yasakladığı eylemler olması özlenilen ve beklenilen ideal toplumun oluşması için en önemli kriterdir. Zaten büyüklerimizden bize kadar gelen bazı güzel geleneklerin kaynağında gene İslami değerler olduğunu düşünüyorum. Biz bugün toplum olarak çocuklarımıza evimizden başlayarak İslam’ ın emrettiği öğütleri ve nasihatleri verir isek gelecekte huzurlu bir toplumun temellerini atmış olacağız . Bu Dünyanın geçici menfaatleri için hem bu dünyadaki hemde Ahiretteki “Yaşanmaya Değer Hayat”ı kaybetmemek dileğiyle…
(Bizde , vatanımızı milletimizi bölmeye çalışan ve çocuk , kadın ,yaşlı demeden bu milletin evlatlarını ve güvenlik güçlerimizi katleden terör örgütlerini ve bu eli kanlı terör örgütlerini yayınladıkları bildiri ile masum göstermeye çalışan , kendisini sözde aydın olarak nitelendiren 1128 kişilik güruhu KINIYOR VE LANETLİYORUZ…..)
Selam ve Dua ile….
Bize bir nazar oldu Cumamız Pazar oldu
Bize bir nazar oldu Cumamız Pazar oldu
Ne olduysa bize azar azar oldu
Ne şöhretten hastayız, ne de candan hastayız
Ne ruhça ne vücutça ne de kandan hastayız
Avrupa’ya bir değil iki pencere açtık
Uzun yıllardan beri cereyandan hastayız
Batı, batı diyerek eyvah hep batıyoruz
Yaklaştıkça her sene öz yurdumda yılbaşı
Yapılır milletime Frenkçe sahte aşı
Buna ağlar ağacı hem toprağı, taşı
Batı, batı diyerek eyvah hep batıyoruz
Sen Hıristiyan mısın? Diye sorsan darılır
Yılbaşında hindi kaz yemesine bayılır
Çam deviren hindi ki nasıl mümin sayılır
Bilmiyoruz çoğumuz ne edip yapıyoruz
Batı, batı diyerek eyvah hep batıyoruz
Arif Nihat Asya

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İbn-i Haldun Mukaddime sesli kitap serisi

 İbn-i Haldun Mukaddime sesli kitap serisi  İbni Haldun Mukaddime (6-1) (Sesli Kitap) İbni Haldun Mukaddime (6-2) (Sesli Kitap) İbni Haldun Mukaddime (6-3) (Sesli Kitap) İbni Haldun Mukaddime (6-4) (Sesli Kitap) İbni Haldun Mukaddime (6-5) (Sesli Kitap) İbni Haldun Mukaddime (6-6) (Sesli Kitap)

Ramazan Geldi Hoş Geldi

Ramazan Geldi Hoş Geldi       Ramazan'a bir ay kalmıştır, Her sabah kalktığında kahvaltısını yaparken içinden sol tarafından bir ses Ramazan da geliyor artık kahvaltı da yapamayacaksın sahurda yiyeceksin ama uykulu uykulu hiç bir lezzet alamayacaksın. Hem önünde 17 saat aç kalma gibi bir durum var diye seslenmeye başlayacak. ve daha bir ay önceden mübarek Ramazan ayının feyzini bereketini ve mağfiret ayı oluşunu sana unutturup nefsinin karşılaşacağı zorlukları aklına getirerek senin Ramazandan af ve mağfiret ile cehennemden kurtuluş ile cıkmanı engellemiş olacak.       Artık sen Ramazanı bir an önce gelip geçmesini istediğin bir aylık normal bir zaman dilimi olarak görürsün ve artık askerliğinin bitmesini isteyen askerin şafak saydığı gibi Ramazan ayının bitmesi için şafak saymaya başlayan bir insan haline geleceksin.        Halbu ki Allah'ın ödülünü bizzat ben vereceğim dediği ve değerine dünya malı ile paha biçilemeyen oruçlarımızın tutulduğu, açlıktan ağız kokusunun bil

Prof Dr. Erbakan ODTÜ de - Anti Siyonist Adil Ekonomik Düzen Eğitimi